Hayvanlar hikâyelerde çok sevimli hale gelirler. Bir ayıyı, bir aslanı bile
sevimli düşünürüz. Ama Hikâyelerde sevimli hale gelen bazı hayvanlarla hayatın
içinde karşılaşmak istemeyiz.
Bize çok sevimli gibi görünen köpeklerle gecenin bir yarısında karanlık bir sokakta karşılaşsak ürperir, hatta tedbir ararız. Birde 3-5’i bir aradaysa yol bile değiştirebiliriz. Ormanlık bir bölgeden geçerken karşımıza bir ayı çıksa arabada bile olsak içimizi bir korku kaplar endişe duyarız. Kısacası bazı hayvanlar hikâyelerde ki gibi sevimli ve zararsız değildirler. Bütün bunlarla birlikte çok eskilerden beri hayvan hikâyeleri ile insan yaşamını birleştirmek ve buradan dersler çıkarmak da çok yapılır.
Bize çok sevimli gibi görünen köpeklerle gecenin bir yarısında karanlık bir sokakta karşılaşsak ürperir, hatta tedbir ararız. Birde 3-5’i bir aradaysa yol bile değiştirebiliriz. Ormanlık bir bölgeden geçerken karşımıza bir ayı çıksa arabada bile olsak içimizi bir korku kaplar endişe duyarız. Kısacası bazı hayvanlar hikâyelerde ki gibi sevimli ve zararsız değildirler. Bütün bunlarla birlikte çok eskilerden beri hayvan hikâyeleri ile insan yaşamını birleştirmek ve buradan dersler çıkarmak da çok yapılır.
ASLAN DOĞURMAK
Hayvanlar bir gün kim daha çok çocuk doğurabilir diye çekişmeye başlarlar. Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar. “Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun?” diye sorarlar aslana. Dişi aslan“Bir” diye yanıtlar. “Fakat ben aslan doğururum.”
Dersimiz; nitelik, nicelikten önemlidir.
YENGEÇ VE ANNESİ
“Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum” diye sorar anne yengeç çocuğuna. “Düzgün yürüsene” der. “Pekâlâ, anne” der çocuk. “Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim.”
Dersimiz; hareketler sözlerden önde gelir
ASLAN, KOYUN, KURT, TİLKİ
Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını sorar. “Evet” diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta parçalar. Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar. “Hayır” diye yanıtlar kurt korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için aslanın öfkesinden kurtulamaz. Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle olur; “Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor.”
Dersimiz; akıllı kişi tehlikeli durumlarda konuşmaz. Ya da ne konuşacağını bilir.
KAZLAR VE TURNALAR
Kazlar ve turnalar bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken birden yanlarına yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler. Turnalar daha çevik ve hafif oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar ağır hareket ettikleri için avcıdan kurtulamazlar.
Dersimiz; yakalananlar her zaman suçlu olanlar değildir.
HASTA GEYİK
Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir. Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca kısa süre sonra tüm otlar biter. Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şeyi kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.
Dersimiz; cehenneme giden yol iyilik taşlarıyla örülmüştür.
FARELERİN TOPLANTISI
Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden kurtulma planları yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiçbiri kabul görmez. En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi kendilerine yaklaşırken farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri fareler tarafından alkışlarla onaylanır.
Bu arada bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu olmadığını belirtir. “Fakat” der, “Aramızdan kim kedinin boynuna çan asacak?”
Dersimiz; iyi bir plan yapmak ayrı, o planı gerçekleştirmek ayrıdır.
ARSLAN KURT TİLKİ
Bir gün ormanlar kralı aslan hastalanmış. Bütün hayvanlar birer birer gelip
aslanın hatırını sormuşlar. Kurt bu fırsatı kaçırır mı? Hemen aslanın yanına
koşup tilkiyi kötülemeye
Başlamış :
- Sen hepimizin kralısın. Oysa tilkinin sana saygısı bile yok. Gelip hatırını bile sormadı.
Bu sırada tilki de kapıdan kurdun dediklerini işitmiş. Aslan tilkiyi görünce çok kızmış. Öyle bir kükremiş ki yer gök titremiş. Ama kurnaz tilki hemen aslana dil dökmeye başlamış:
- Sevgili kralım. Hepsi sana hatır sormaya gelmiş ama bir tanesi de seni iyileştirmeye çalışmış mı? Ben gelmedim. Çünkü kapı kapı dolaşıp derdine çare arıyordum.
Bunu duyan aslanın gözleri parlamış:
- Peki çare buldun mu? Diye sormuş.
Kurnaz tilki gülmüş:
- Çare, bir kurdu diri diri yüzüp postuna bürünmekmiş. Doktor öyle söylüyor.
Aslan bunu duyar da hiç durur mu? Hemen kurdun derisini yüzmüş, postuna sarınmış.
Tilki kurdun başına giderek "Başkalarına tuzak kurmaya kalkan, o tuzağa kendi düşer" demiş.
- Sen hepimizin kralısın. Oysa tilkinin sana saygısı bile yok. Gelip hatırını bile sormadı.
Bu sırada tilki de kapıdan kurdun dediklerini işitmiş. Aslan tilkiyi görünce çok kızmış. Öyle bir kükremiş ki yer gök titremiş. Ama kurnaz tilki hemen aslana dil dökmeye başlamış:
- Sevgili kralım. Hepsi sana hatır sormaya gelmiş ama bir tanesi de seni iyileştirmeye çalışmış mı? Ben gelmedim. Çünkü kapı kapı dolaşıp derdine çare arıyordum.
Bunu duyan aslanın gözleri parlamış:
- Peki çare buldun mu? Diye sormuş.
Kurnaz tilki gülmüş:
- Çare, bir kurdu diri diri yüzüp postuna bürünmekmiş. Doktor öyle söylüyor.
Aslan bunu duyar da hiç durur mu? Hemen kurdun derisini yüzmüş, postuna sarınmış.
Tilki kurdun başına giderek "Başkalarına tuzak kurmaya kalkan, o tuzağa kendi düşer" demiş.
Dersimiz; Tuzak kurarsan, kendi tuzağına da düşersin. Kimseye tuzak
kurmamalıyız.
İKİ KATIR
İki katır yürüyormuş yan
yana, Biri yulaf yüklüymüş, biri para. Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,
HEYBE PARA DOLU YA Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım, Başı havalarda,
Boynunda çıngırak şıngır
mıngır: Zenginim zengin der gibi, sağa sola.
Derken eşkıyalar sökün
etmiş;
Doğru vergi katırının
üstüne tabii...
Yakalamış geminden, durdurmuşlar.
Katır diretmiş, savunmaya
kalkmış parayı.
Eşkıyalar da veryansın
etmiş sopayı.
İşte o zaman ağlamış katır,
Ve dert yanmış:
Ben böyle mi olacaktım,
demiş, Yulaf yüklü katıra
Fiske bile vurulmasın da,
Ben dayak yiyeyim ölesiye!
— Ya, kardeş, demiş öteki;
Yüksek işler iyilik
getirmez her zaman; Yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, Başına bir belâ
gelmezdi.
Dersimiz;
Hiçbir makam, mevki ve mülk bizleri değiştirmemeli, büyük görevlerin büyük
zorlukları olacağını da aklımızdan çıkarmadan hazırlıklı olmalı ve
sonuçlarından şikâyet etmemeliyiz. Ya da ömrümüzü yulaf taşımaya teslim
etmeliyiz.
Selam ve saygılarımla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder