Son yıllarda küresel ısınma en çok konuşulan konuların başında
gelmektedir. Bilim ve bilim çevreleri küresel ısınmanın dünyanın felaketi
olacağını ısrarla söylemektedirler.
Tehlike büyüktür.
Tehlikeyi insanoğlu kendi elleriyle daha da büyütmektedir. Bununla birlikte günümüz toplumunu etkileyen ve ilgisini son 20 yıl içinde çekmeye başlayan ve sürekli artan sera etkisi ve küresel ısınma, yaklaşık 100 yıldır bilinmekte ve bilim adamları tarafından incelenmektedir.
Atmosferdeki CO2 birikiminin değişmesine bağlı olarak, iklimin değişebilirliği ilk kez 1896 yılında Nobel ödülü sahibi İsveçli S. Arrhenius tarafından öngörülmüştür. Ancak, ilk kez 1979 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) öncülüğünde “Birinci Dünya İklim Konferansı” düzenlenmiş; fosil yakıtlardan ve CO2 birikiminden kaynaklanan küresel iklim değişikliği vurgulanmıştır. Yapılan ilk önemli konferans, 5-12 Haziran 1992 tarihindeki Rio Konferansı’dır. Bu konferans sonucunda Rio Deklarasyonu yayımlanmış; Birleşmiş Milletler ve Avrupa Topluluğu ülkelerinin de içinde bulunduğu 184 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlk zamanlarda pek önemsenmeyen ve geniş kitlelerin ilgisini çekmeyen bu konu artık dünyanın en önemli konusu haline gelmiştir. Çünkü küresel ısınmanın somut etkileri ortaya çıkmıştır. Dünya hızla iklim değişikliklerini yaşamakta, sıcaklık ortalamaları artmakta, buzullar erimekte, beklenmeyen yağışlar ve kuraklıklar olmakta, seller oluşmaktadır. Aşağıda arz edeceğim bilim çevrelerinin rapor ve verilerine göre bir felakete doğru hızla ilerlemekteyiz. Dünyamızı kendi ellerimizle dönüşü olmayan bir felakete doğru sürüklenmekteyiz. Zaman çok kısalmıştır. 2025- 2050 ve 2070 yıllarında bugün yaşayanlardan pek çoğumuz bu felaketi görecektir.
Tehlikeyi insanoğlu kendi elleriyle daha da büyütmektedir. Bununla birlikte günümüz toplumunu etkileyen ve ilgisini son 20 yıl içinde çekmeye başlayan ve sürekli artan sera etkisi ve küresel ısınma, yaklaşık 100 yıldır bilinmekte ve bilim adamları tarafından incelenmektedir.
Atmosferdeki CO2 birikiminin değişmesine bağlı olarak, iklimin değişebilirliği ilk kez 1896 yılında Nobel ödülü sahibi İsveçli S. Arrhenius tarafından öngörülmüştür. Ancak, ilk kez 1979 yılında Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) öncülüğünde “Birinci Dünya İklim Konferansı” düzenlenmiş; fosil yakıtlardan ve CO2 birikiminden kaynaklanan küresel iklim değişikliği vurgulanmıştır. Yapılan ilk önemli konferans, 5-12 Haziran 1992 tarihindeki Rio Konferansı’dır. Bu konferans sonucunda Rio Deklarasyonu yayımlanmış; Birleşmiş Milletler ve Avrupa Topluluğu ülkelerinin de içinde bulunduğu 184 ülkenin taraf olduğu Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlk zamanlarda pek önemsenmeyen ve geniş kitlelerin ilgisini çekmeyen bu konu artık dünyanın en önemli konusu haline gelmiştir. Çünkü küresel ısınmanın somut etkileri ortaya çıkmıştır. Dünya hızla iklim değişikliklerini yaşamakta, sıcaklık ortalamaları artmakta, buzullar erimekte, beklenmeyen yağışlar ve kuraklıklar olmakta, seller oluşmaktadır. Aşağıda arz edeceğim bilim çevrelerinin rapor ve verilerine göre bir felakete doğru hızla ilerlemekteyiz. Dünyamızı kendi ellerimizle dönüşü olmayan bir felakete doğru sürüklenmekteyiz. Zaman çok kısalmıştır. 2025- 2050 ve 2070 yıllarında bugün yaşayanlardan pek çoğumuz bu felaketi görecektir.
Dünyanın
gündemine oturan ve Bilim adamlarını büyük endişelere sevk eden Küresel Isınma
nedir?
Herkes bilmektedir ki; dünyanın yüzeyi güneş ışınları
tarafından ısıtılmaktadır. Dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor ama
bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde
oluşturduğu doğal bir örtü tarafından tutuluyor. Bu da yeryüzünün yeterince
sıcak kalmasını sağlıyor. Ama son dönemlerde fosil yakıtların yakılması,
ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı ve toplumlardaki tüketim eğiliminin artması
gibi nedenlerle karbondioksit, metan ve di azot monoksit gazların atmosferdeki
yığılması artış gösterdi. Bilim
adamlarına göre işte bu artış küresel ısınmaya neden oluyor. 1860’tan günümüze
kadar tutulan kayıtlar, ortalama küresel sıcaklığın 0.5 ila 0.8 derece kadar
artığını gösteriyor. Sanayi devriminden beri, özellikle fosil yakıtların
yakılması, ormansızlaşma ve sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinlikleri
ile atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimlerindeki hızlı
artışa bağlı olarak, şehirleşmenin de katkısıyla doğal sera etkisinin
kuvvetlenmesi sonucunda, yeryüzündeki ve atmosferin alt bölümlerindeki (alt
troposfer) sıcaklık artışına “KÜRESEL
ISINMA” adı verilmektedir. Diğer bir tanımlamayla; insanların çeşitli
aktiviteleri sonucunda meydana gelen "sera gazları" olarak nitelenen
(karbon dioksit, di azot monoksit, metan, su buharı, kloroflorokarbon) gibi
gazların miktarlarının artması sonucunda yeryüzüne yakın atmosfer tabakaları ve
katı, yeryüzü sıcaklığının yapay olarak artması "KÜRESEL ISINMA" olarak adlandırılmaktadır. Küresel ısınma en büyük etkisini
21. yüzyılda gösterecektir.
Şubat
2007 tarihli BM Raporu
Konu ile ilgili Birleşmiş
Milletler raporu, Fransa'nın başkenti Paris'te açıklanmıştır. Raporda küresel
sıcaklık artışının olası etkileri aşağıdaki biçimde özetlenmektedir.· +2 derece: Su sıkıntısı
başlayacak Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek. Deniz seviyeleri
yükselecek. Peru'da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek. Mercan kayalıkları yok
olacak. Gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya kalacak.
· + 5 derece: Denizler 5
m. yükselecek Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacak. Dünyanın yiyecek
stokları tükenecek.
· + 6
derece: Göçler başlayacak yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında
yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek.
Çeşitli Bilim adamlarının araştırmaları ve sonuçları:
İzlanda Üniversitesi
profesörlerinden Helgi Björnson, yaptığı araştırmalara dayanarak, “İzlanda’nın
%8’ini kaplayan ve kutuplar dışındaki en büyük buzul olan Vatna dev buzulunun
1930 yılından bu yana en yüksek erime hızına eriştiğini ve küresel ısınmanın bu
şekilde devam etmesi durumunda bu dev buzulun 100 yıl sonra yok olup bütün
İzlanda’yı sular altında bırakacağını” bildiriyor.
Leeds Üniversitesi öğretim
üyesi Profesör Chris Thomas tarafından Nature dergisinde yayınlanan bir yazıda
“küresel ısınma 2050’ye kadar bitki ve hayvan türlerinin dörtte birini ya da 1
milyondan fazlasını yok edecek” denmektedir. Otomobiller ve fabrikaların gaz yayılımında en
büyük etkenler olduğunu vurgulayan Thomas, yayılan gazların, 21. yüzyılın son
yıllarına doğru ortalama sıcaklıkları tarihte görülmemiş düzeylere
yükselteceğini belirtmekte. Eğer bir çözüm üretilmezse, türlerin kitlesel
tükenişlerinin tarihte görülmemiş boyutlara ulaşabileceğine dikkat çekmekte.
Yerkürede 1992 verilerine göre 12,5 milyon tür yaşamaktadır.
Bilim adamlarının tüm bu
raporları tehlikenin ne kadar büyük olduğunu göstermek bakımından yeterlidir. Bilim
adamları düzeyinde ki endişeler ne yazık ki dünya üzerinde yaşayan insanlar da görülmemektedir.
Ülkeleri idare eden yöneticiler ve sanayi işletmeleri de konuya çok fazla
duyarlı değillerdir.
Umarım dünyanın felaketine
uğramasında payınız ve payımız olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder