09. Kişiliğin Korunması ve Tüzel
Kişilik
Amaç 1: Kişilik hakkı kavramının ne anlama geldiğini ortaya koyabilmek
- Kişilik hakları, bir kişinin maddi, manevi ve iktisadi bütünlüğü ve varlıkları üzerindeki mutlak haklardır. O halde bir kimse, kişiliğine dahil olan un surlara örneğin sağlığına, vücut tamlığına, şeref ve haysiyetine, sırlarına, ismine, resmine ve özgürlüklerine karşı hukuka aykırı saldırılarda bulunmaktan kaçınılmasını herkesten ister. Kişilik hakları kişiye bağlı hak olduklarından, başkalarına devredileme dikleri gibi, mirasçılara da geçmezler.
Amaç 2: Kişilik haklarının konusunu tespit edebilmek
- Kişilik hakları, bir kişinin “maddi”, “manevi” ve “iktisadi” bütünlüğü üzerindeki mutlak haklarıdır. Kişilik haklarının konusunu üç noktada toplayabiliriz; “maddi bütünlük üzerindeki haklar”, “manevi bütünlük üzerindeki haklar ” ve “iktisadi bütünlük üzerindeki haklar”.
Amaç 3: Hukuk düzenince kişiliğin içe karşı nasıl korunduğunu saptayabilmek
- Hukuk düzeni kişiliğin korunması için gerekli önlemleri almıştır. Kişilik içe ve dışa karşı olmak üze re iki türlü korunmaktadır. Kişiliğin içe karşı korunması demek, bir kişinin kişilik haklarının bizzat kendisine karşı korunması demektir. Bu da, kimsenin kısmen bile olsa hak ve fiil ehliyetlerinden vazgeçmesinin ve özgürlüklerini hukuka veya ahlâka aykırı biçimde kısıtlamasının önlenmesi şeklinde olmaktadır.
Amaç 4: Hukuk düzenince kişiliğin dışa karşı nasıl korunduğunu ve bunun için hangi hukuki yollara başvurulabildiğini saptayabilmek
- Kişiliğin dışa karşı korunması ise, kişilik haklarına başkaları tarafından yapılacak hukuka aykırı saldırılara karşı bir kimsenin çeşitli dâvalarla korunmasıdır. Bu dâvalar; tespit, saldırıya son verilmesi, önleme ve tazminat dâvalarıdır. Tazminat dâvaları da maddi ve manevi tazminat dâvaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Amaç 5: Tüzel kişilik kavramından ne anlamamız gerektiğini kavrayabilmek
- Hukuk düzeni, gerçek kişilerin yanında bir kişi türü olarak tüzel kişilere da yer vermiştir. Bazı hizmetlerin gerçek kişiler tarafından yürütülmesine imkan bulunamamış olması, tüzel kişilerin kabul edilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Tüzel kişilik, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde örgütlenmiş olup haklara ve borçlara sahip olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan kişi ve mal topluluklarıdır.
Amaç 6: Tüzel kişilik türlerini belirleyebilmek
- Tüzel kişiler bünyeleri itibariyle “kişi topluluğu” ve “mal topluluğu” biçiminde olabilir. Tabi oldukları hukuka göre tüzel kişileri biri “özel hukuk tüzel kişileri”, diğeri “kamu hukuku tüzel kişileri” olmak üzere ikiye ayırırız.
Amaç 7: Tüzel kişiliğin başlangıcını belirleyebilmek
- Tüzel kişilerin insanlar gibi fizyolojik varlığı olmadığından onların kişiliğinin başlangıç anını doğum gibi biyolojik bir olaya bağlamaya olanak yoktur. O halde, bu anın hukuk düzenince belirlenmesi bir zorunluluktur. Tüzel kişilerin hangi anda kişilik kazandıklarını tespit eden sistemler, “serbest kuruluş sistemi”, “izin sistemi” ve “tescil sistemi” olmak üzere üçe ayrılır. Türk hukukunda bu sistemlerden birinin benimsemesi yoluna gidilmeyerek her üç sisteme de yer verilmiştir.
Amaç 8: Tüzel kişilerin sahip olduğu ehliyetleri kavrayabilmek
- Tüzel kişilerin da hak ve fiil ehliyetleri vardır. tüzel kişilerin de hak ehliyeti olmasına karşın; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış icabı sadece insanlara özgü medeni haklar pek tabii tüzel kişiler hakkında söz konusu olmaz. Aynı şekilde, fiil ehliyetinin koşulları, ayırt etme gücüne sahip olmak, ergin olmak ve kısıtlı olmamak, tüzel kişiler için geçerli değildir.
Amaç 9: Tüzel kişilerin hangi hallerde sona ereceğini ortaya koyabilmek
- Tüzel kişilerin sona ermesi, biri “infisah (dağılma) “, diğeri “fesih (dağıtılma) ” olmak üzere başlıca iki yoldan gerçekleşir.
- Borç deyiminin çeşitli anlamları vardır. Dar anlamda borç bir taraftan sadece para borcunu, diğer taraftan iki kişiden birinin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu bir davranışı ifade eder. Geniş anlamda borç deyimi ise, alacaklı ve borçlu diye isimlendirilen iki taraf arasında mevcut bulunan hukuki bir bağı ifade eder ki, buna “borç ilişkisi” denir.
Amaç 2: Borç ilişkisinin tanımını verebilmek ve unsurlarını ortaya koyabilmek
- Borç ilişkisi, iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini (borçlu) diğerine (alacaklı) karşı belli bir davranış biçiminde (edim) bulunmakla yükümlü kılan hukuki bir bağdır. Borç ilişkisinin üç unsuru vardır: Alacaklı, borçlu ve edim. Alacaklı ve borçlu, borç ilişkisinin taraflarıdır. Edim, aralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının borçludan isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış biçimidir. Edimin konusu; vermek,yapmak veya yapmamak olabilir. Edimin konusunun hukuka, ahlaka ve adaba aykırı olmaması ve imkansız bulunmaması gerekir.
Amaç 3: Borç ilişkisinde, borçlunun alacaklıya karşı yükümlülüğünü ve bu yükümlülüğün türlerini saptayabilmek
- Edimler, müspet edim-menfi edim; kişisel edim maddi edim; ani edim-sürekli edim ve nihayet bölünebilen edim-bölünmez edim gibi ayırımlara uğrarlar. Sorumluluk, borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde alacaklının borçlunun malvarlığına el koyabilme imkanı demektir. Sorumluluğun, kişi ile sorumluluk ve mal ile sorumluluk türleri vardır. Mal ile sorumluluk da sınırsız sorumluluk ve sınırlı sorumluluk biçiminde ikiye ayrılır. Sınırlı sorumluluk, belli mallarla veya belli miktarlarla sınırlandırılmış olabilir.
Amaç 4: Borç ilişkisinin doğmasına neden olan olguları belirleyebilmek, tanımını verebilmek, şartlarını tespit edebilmek ve örnekler türetebilmek
- Borcun kaynakları deyimi, taraflar arasında bir borç ilişkisini doğuran olguları ifade eder. Bir borç ilişkisinin doğmasına sebep olan olgular başlıca üç tanedir: “hukuki işlemler”, “haksız fiiller” ve “sebepsiz zenginleşme”.
Amaç 5: Sözleşmenin tanımını verebilmek ve sözleşmenin meydana gelebilmesi için hangi unsurları kapsaması gerektiğini kavrayabilmek
- Sözleşme, iki tarafın bir hukuki sonucu elde etmek üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamaları demektir. Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan zaman bakımından önce yapılanına icap, sonra yapılan ve icaba olumlu bir cevap niteliğinde olanına ise, kabul denir. İcapta bulunan taraf (icapçı) kural olarak bu icabı ile bağlıdır. Fakat icapçı, kanunda belirlenen hallerde icabından dönebilir. Aynı şekilde, kabulcü de kabulü ile bağlı olmakla beraber, kanunda belirlenen hallerde bundan cayabilir. Kabul beyanı açık olabileceği gibi, örtülü de olabilir.
Amaç 6: Haksız fiilin tanımını verebilmek, taraflarını tespit edebilmek ve hükümlerinin neler olduğunu ortaya koyabilmek
- Haksız fiiller, hukuk düzeninin uygun bulmadığı zarar verici fiillerdir. Haksız fiil işlenince, fiili işleyen (fail) ile zarara uğrayan (mağdur) arasında bir borç ilişkisi doğar ve fail mağdurun uğramış olduğu zararı tazmin etme borcu altına girer.
Amaç 7: Sebepsiz zenginleşmenin tanımını verebilmek, şartlarını tespit edebilmek ve örnekler türetebilmek
- Sebepsiz zenginleşme ise, bir kimsenin malvarlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalması demektir. Sebepsiz zenginleşme sonucunda, zenginleşen ile fakirleşen arasında bir borç ilişkisi doğar ve zenginleşen taraf zenginleştiği miktarı fakirleşen tarafa geri verme borcu altına girmiş olur.
Amaç 1: Kişilik hakkı kavramının ne anlama geldiğini ortaya koyabilmek
- Kişilik hakları, bir kişinin maddi, manevi ve iktisadi bütünlüğü ve varlıkları üzerindeki mutlak haklardır. O halde bir kimse, kişiliğine dahil olan un surlara örneğin sağlığına, vücut tamlığına, şeref ve haysiyetine, sırlarına, ismine, resmine ve özgürlüklerine karşı hukuka aykırı saldırılarda bulunmaktan kaçınılmasını herkesten ister. Kişilik hakları kişiye bağlı hak olduklarından, başkalarına devredileme dikleri gibi, mirasçılara da geçmezler.
Amaç 2: Kişilik haklarının konusunu tespit edebilmek
- Kişilik hakları, bir kişinin “maddi”, “manevi” ve “iktisadi” bütünlüğü üzerindeki mutlak haklarıdır. Kişilik haklarının konusunu üç noktada toplayabiliriz; “maddi bütünlük üzerindeki haklar”, “manevi bütünlük üzerindeki haklar ” ve “iktisadi bütünlük üzerindeki haklar”.
Amaç 3: Hukuk düzenince kişiliğin içe karşı nasıl korunduğunu saptayabilmek
- Hukuk düzeni kişiliğin korunması için gerekli önlemleri almıştır. Kişilik içe ve dışa karşı olmak üze re iki türlü korunmaktadır. Kişiliğin içe karşı korunması demek, bir kişinin kişilik haklarının bizzat kendisine karşı korunması demektir. Bu da, kimsenin kısmen bile olsa hak ve fiil ehliyetlerinden vazgeçmesinin ve özgürlüklerini hukuka veya ahlâka aykırı biçimde kısıtlamasının önlenmesi şeklinde olmaktadır.
Amaç 4: Hukuk düzenince kişiliğin dışa karşı nasıl korunduğunu ve bunun için hangi hukuki yollara başvurulabildiğini saptayabilmek
- Kişiliğin dışa karşı korunması ise, kişilik haklarına başkaları tarafından yapılacak hukuka aykırı saldırılara karşı bir kimsenin çeşitli dâvalarla korunmasıdır. Bu dâvalar; tespit, saldırıya son verilmesi, önleme ve tazminat dâvalarıdır. Tazminat dâvaları da maddi ve manevi tazminat dâvaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Amaç 5: Tüzel kişilik kavramından ne anlamamız gerektiğini kavrayabilmek
- Hukuk düzeni, gerçek kişilerin yanında bir kişi türü olarak tüzel kişilere da yer vermiştir. Bazı hizmetlerin gerçek kişiler tarafından yürütülmesine imkan bulunamamış olması, tüzel kişilerin kabul edilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Tüzel kişilik, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde örgütlenmiş olup haklara ve borçlara sahip olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan kişi ve mal topluluklarıdır.
Amaç 6: Tüzel kişilik türlerini belirleyebilmek
- Tüzel kişiler bünyeleri itibariyle “kişi topluluğu” ve “mal topluluğu” biçiminde olabilir. Tabi oldukları hukuka göre tüzel kişileri biri “özel hukuk tüzel kişileri”, diğeri “kamu hukuku tüzel kişileri” olmak üzere ikiye ayırırız.
Amaç 7: Tüzel kişiliğin başlangıcını belirleyebilmek
- Tüzel kişilerin insanlar gibi fizyolojik varlığı olmadığından onların kişiliğinin başlangıç anını doğum gibi biyolojik bir olaya bağlamaya olanak yoktur. O halde, bu anın hukuk düzenince belirlenmesi bir zorunluluktur. Tüzel kişilerin hangi anda kişilik kazandıklarını tespit eden sistemler, “serbest kuruluş sistemi”, “izin sistemi” ve “tescil sistemi” olmak üzere üçe ayrılır. Türk hukukunda bu sistemlerden birinin benimsemesi yoluna gidilmeyerek her üç sisteme de yer verilmiştir.
Amaç 8: Tüzel kişilerin sahip olduğu ehliyetleri kavrayabilmek
- Tüzel kişilerin da hak ve fiil ehliyetleri vardır. tüzel kişilerin de hak ehliyeti olmasına karşın; cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış icabı sadece insanlara özgü medeni haklar pek tabii tüzel kişiler hakkında söz konusu olmaz. Aynı şekilde, fiil ehliyetinin koşulları, ayırt etme gücüne sahip olmak, ergin olmak ve kısıtlı olmamak, tüzel kişiler için geçerli değildir.
Amaç 9: Tüzel kişilerin hangi hallerde sona ereceğini ortaya koyabilmek
- Tüzel kişilerin sona ermesi, biri “infisah (dağılma) “, diğeri “fesih (dağıtılma) ” olmak üzere başlıca iki yoldan gerçekleşir.
10. Borç İlişkisi, Sorumluluk, Borcun Kaynakları
Amaç 1: Borç sözcüğünün hangi anlamda kullanıldığını kavrayabilmek- Borç deyiminin çeşitli anlamları vardır. Dar anlamda borç bir taraftan sadece para borcunu, diğer taraftan iki kişiden birinin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu bir davranışı ifade eder. Geniş anlamda borç deyimi ise, alacaklı ve borçlu diye isimlendirilen iki taraf arasında mevcut bulunan hukuki bir bağı ifade eder ki, buna “borç ilişkisi” denir.
Amaç 2: Borç ilişkisinin tanımını verebilmek ve unsurlarını ortaya koyabilmek
- Borç ilişkisi, iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini (borçlu) diğerine (alacaklı) karşı belli bir davranış biçiminde (edim) bulunmakla yükümlü kılan hukuki bir bağdır. Borç ilişkisinin üç unsuru vardır: Alacaklı, borçlu ve edim. Alacaklı ve borçlu, borç ilişkisinin taraflarıdır. Edim, aralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının borçludan isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış biçimidir. Edimin konusu; vermek,yapmak veya yapmamak olabilir. Edimin konusunun hukuka, ahlaka ve adaba aykırı olmaması ve imkansız bulunmaması gerekir.
Amaç 3: Borç ilişkisinde, borçlunun alacaklıya karşı yükümlülüğünü ve bu yükümlülüğün türlerini saptayabilmek
- Edimler, müspet edim-menfi edim; kişisel edim maddi edim; ani edim-sürekli edim ve nihayet bölünebilen edim-bölünmez edim gibi ayırımlara uğrarlar. Sorumluluk, borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde alacaklının borçlunun malvarlığına el koyabilme imkanı demektir. Sorumluluğun, kişi ile sorumluluk ve mal ile sorumluluk türleri vardır. Mal ile sorumluluk da sınırsız sorumluluk ve sınırlı sorumluluk biçiminde ikiye ayrılır. Sınırlı sorumluluk, belli mallarla veya belli miktarlarla sınırlandırılmış olabilir.
Amaç 4: Borç ilişkisinin doğmasına neden olan olguları belirleyebilmek, tanımını verebilmek, şartlarını tespit edebilmek ve örnekler türetebilmek
- Borcun kaynakları deyimi, taraflar arasında bir borç ilişkisini doğuran olguları ifade eder. Bir borç ilişkisinin doğmasına sebep olan olgular başlıca üç tanedir: “hukuki işlemler”, “haksız fiiller” ve “sebepsiz zenginleşme”.
Amaç 5: Sözleşmenin tanımını verebilmek ve sözleşmenin meydana gelebilmesi için hangi unsurları kapsaması gerektiğini kavrayabilmek
- Sözleşme, iki tarafın bir hukuki sonucu elde etmek üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamaları demektir. Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan zaman bakımından önce yapılanına icap, sonra yapılan ve icaba olumlu bir cevap niteliğinde olanına ise, kabul denir. İcapta bulunan taraf (icapçı) kural olarak bu icabı ile bağlıdır. Fakat icapçı, kanunda belirlenen hallerde icabından dönebilir. Aynı şekilde, kabulcü de kabulü ile bağlı olmakla beraber, kanunda belirlenen hallerde bundan cayabilir. Kabul beyanı açık olabileceği gibi, örtülü de olabilir.
Amaç 6: Haksız fiilin tanımını verebilmek, taraflarını tespit edebilmek ve hükümlerinin neler olduğunu ortaya koyabilmek
- Haksız fiiller, hukuk düzeninin uygun bulmadığı zarar verici fiillerdir. Haksız fiil işlenince, fiili işleyen (fail) ile zarara uğrayan (mağdur) arasında bir borç ilişkisi doğar ve fail mağdurun uğramış olduğu zararı tazmin etme borcu altına girer.
Amaç 7: Sebepsiz zenginleşmenin tanımını verebilmek, şartlarını tespit edebilmek ve örnekler türetebilmek
- Sebepsiz zenginleşme ise, bir kimsenin malvarlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalması demektir. Sebepsiz zenginleşme sonucunda, zenginleşen ile fakirleşen arasında bir borç ilişkisi doğar ve zenginleşen taraf zenginleştiği miktarı fakirleşen tarafa geri verme borcu altına girmiş olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder